Makale Çağrısı: Bir İmkân Alanı Olarak Kültür - Cilt 4 Sayı 3 (2023): Ekim

12.06.2023

Her şey farklı olabilirdi, her şey başka bir şekilde kavranabilir; özgürlük işte bunu ifade eder ve öngörür.

 Isenberg, B. (2012).

 

Türkiye’de kültür, son 20 yıldır siyasi iktidarın ülkeye biçmeye çalıştığı kimlik tasavvurunun en net görünüm aldığı ve bu tasavvurun tek hâkim durumuna gelmesi için sansürlemeden, yasaklamalara, tek elden ve tepeden yönetime ve popülist retoriğe kadar uzanan politikaların ve uygulamaların devreye sokulduğu bir alan halini aldı. Özellikle 2013’ten bu yana kültür alanında iktidar partisinin söylemi ve bu söylemden beslenen icraatları incelendiğinde, kültürün ele geçirilmesi, fethedilmesi gereken bir kaleymişçesine taşıdığı önemi görmek mümkün.

Kültür muktedir olunması gereken ve söylenen sözlerin ve gösterenin tek bir kurguyu ifade ettiği bir alan olarak kurgulanmakta, zira kültür ile kimlik eş anlamlı düşünülmektedir. Kültür, kurulmak istenen “Yeni Türkiye”nin kimliği, aynası olacaktır, bunun için de ‘design’ edilmesi, tasarlanması gerekir. Siyasi iktidarın inşasını vaat ettiği “Yeni Türkiye” tasavvurunda, Tanıl Bora’nın (2018) liberal-muhafazakâr, restorasyoncu-muhafazakar ve Yeni Sağcılık olarak belirlediği çeşitli “dip akıntıları” mevcuttur. Farklı nüanslara sahip bu dip akıntıları “Yeni Türkiye” söylemini çeşitli şekillerde beslediler ve bu söylemin kültürel altyapısını, “muhafazakâr sanat” gibi, çeşitli kavramsallaştırmalarla kurmak için uğraştılar. 2014 yılında Başbakan Erdoğan’ın “Yeni Türkiye Yolunda” başlığı ile yürüttüğü Cumhurbaşkanlığı kampanyası kültürel alanda belirginleşmeye başlayan kutuplaştırıcı söylemi ortaya koyuyordu. 3 Mart 2017’de yapılan 3. Milli Kültür Şurası açılış konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan kültür alanında “iktidar olmak”tan söz ediyordu: “siyasi iktidar seçimle, oyla, sandıkla olunabilir; ama kültür iktidarı için çok daha farklı bir birikime, emeğe, çalışmaya, dirsek çürütmeye, alın teri dökmeye ihtiyacımız var”. Neden kültürde tek hâkim ses haline gelmek istediğinin cevabını Erdoğan çeşitli konuşmalarında veriyordu: kültür alanında “ülkesine ve milletine yabancı zihniyet” hâkim vaziyetteydi ve bu hakimiyetin sona erdirilerek yerine “yerli ve milli” bir zihniyetin iktidara getirilmesi gerekiyordu.

Reflektif’in bu sayısında ülkenin son yirmi yılına damgasını vuran iktidarın “Yeni Türkiye”sinin kültürel düzenini egemen kılmaya adanmış otoriter kültür siyaseti ve politikaları başlıklarını kültür ve sanat aktörlerinin otonomi mücadeleleri bağlamında inceleyen ve bu iklimin içinde kendilerine bağımsız varoluş imkânı yaratmaya çalışan kültür ve sanat vahalarını ele alan yazılara yer vereceğiz. Ülkenin dört bir yanında kültür ve sanat aktörleri varlıklarını devam ettirebilmek, kamusal alanda kültürel ve sanatsal ifadenin özgür ifadesini sürdürebilmek için çeşitli arayışlar içindeler. Özel tiyatrolar tarafından geliştirilen kooperatifleşme hareketi bu arayışlara önemli bir örnek teşkil ediyor. Mevcut iktidarın tek tipleştirici, muhafazakarlaştırıcı ve baskıcı kültür politikalarının yarattığı dışlayıcı ve kutuplaştırıcı ortama bir de COVID pandemisi, ekonomik kriz gibi sarsıntılarla karşılaşan ve tüm bu şoklar karşısında kırılganlığı artmış kültür ve sanat aktörleri nasıl ayakta kalmaya, seslerini nasıl çoğaltmaya ve sanat ve kültüre erişimi nasıl genişletmeye çalışıyorlar, sanat emekçilerinin haklarını nasıl savunuyorlar, bu soruları ele alan çalışmaların okuyucu ile buluşması bize göre çok önemli. Otonom sanatın Türkiye’de üretim ve erişim kanallarıyla dünyaya açık ve kültürel ifadelerin özgürlüğünü besleyecek bir ekosistem olarak varlığını sürdürebilmesi için ne tür kavramsal açılımlara ve kültür siyasetine ihtiyacımız olduğu sorusuna yönelik yeni yaklaşımları ortaya çıkarmamız gerekiyor. Ülkemizde kültürel tek tipleştirme zeminin daralması ve Türkiye’nin de taraf olduğu UNESCO 2005 Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi (2005) yaklaşımına uygun çok kültürlülüğün, eleştirelliğin ve bağımsız düşüncenin, otonom sanatın, özgür ifade imkânı bulabildiği bir ortamın gelişmesi çabalarında bu derleme çalışmamızın katkısı olmasını ümit ediyoruz.

 

Sayı Editörleri: Asu Aksoy, Burak Özçetin

Makale gönderimi için son tarih: 20 Ağustos 2023